Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

PAÜ Hastanelerinden Kalp Yetersizliği Farkındalık Gününde Açıklama

7 defa okundu , kategorisinde, 07 May 2025 - 13:40 tarihinde yayınlandı
PAÜ Hastanelerinden Kalp Yetersizliği Farkındalık Gününde Açıklama
reklam

PAÜ Hastanelerinden Kalp Yetersizliği Farkındalık Gününde Açıklama

Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Hastaneleri Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dursun Dursunoğlu, Kalp Yetersizliği Farkındalık Günü kapsamında yaptığı açıklamada, bu hastalığın toplumda yeterince tanınmadığını ve çoğu zaman geç fark edildiğini belirterek, erken tanı ve tedavinin hayati önem taşıdığına dikkat çekti.

PAÜ Hastaneleri Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Dursun Dursunoğlu yaptığı açıklamada şu bilgileri paylaştı: “Kalp yetersizliğinin toplumdaki farkındalığını arttırmak, korunma, diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri ile erken tanı ve düzenli tedavi amacıyla her yıl Mayıs ayının ikinci haftasında birçok ülkede Kalp Yetersizliği Günü etkinlikleri düzenlenmektedir. Koroner kalp hastalıkları (kalp krizi vb), hipertansiyon (yüksek tansiyon), kardiyomiyopatiler (kalp kası hastalıkları), miyokarditler (kalp kası iltihabı), kalp kapak hastalıkları, kalp ritmi bozuklukları, diyabet ve bazı endokrin hastalıklar, böbrek yetersizliği, kronik akciğer hastalıkları, romatizmal bağ dokusu hastalıkları, sarkoidoz, amiloidoz, bazı enfeksiyonlar, derin anemi (kansızlık), tiroid bozuklukları (hipertiroidi), obezite, uyku apnesi sendromu, düzenli alkol kullanımı, bazı ilaçlar (bazı ağrı kesiciler, bazı kemoterapi ilaçları narkotik ilaçlar vb) ve ileri yaş gibi nedenler, sol veya sağ kalp kasının pompalama gücünü azaltarak kalp yetersizliğine neden olabilmektedir. Kalp yetersizliğinin sıklığı, dünyada ve ülkemizde giderek artmaktadır. Yaş ilerledikçe kalp yetersizliği görülme oranı artış göstermektedir. Toplumda kalp yetersizliği görülme oranı genel olarak yüzde 2-3 iken, 70 yaş sonrası bu oran yüzde 10’a, 80 yaş sonrası yüzde 15-20’lere çıkmaktadır. Kalp yetersizliği olgularının yaklaşık yarısı, 60 yaş üzeri bireylerdir. Bugün için Avrupa ülkelerinde 15 milyon, Amerika Birleşik Devletlerinde 6 milyon, ülkemizde ise 3 milyon kalp yetersizliği hastasının olduğu tahmin edilmektedir. Kalp yetersizliği, sık hastaneye yatma ve ömür boyu tedavi ihtiyacı, ileri evre kalp yetersizliğinde komplike ve pahalı cihaz tedavisi (kalp pili ve destek cihazları gibi) uygulamaları nedeniyle aynı zamanda sağlık ekonomisi üzerine de yüksek maliyetler getirmektedir.”

Prof. Dr. Dursun Dursunoğlu: “Belirtiler Göz Ardı Edilmemelidir.”

Kalp yetersizliğinin aniden (akut) gelişebileceği gibi (kalp krizi), genellikle yukarıda sayılan etkenlerin varlığında yavaş yavaş ilerlediğini, kronikleşebildiğini ve günün birinde klinik tablo ortaya çıktığını söyleyen Prof. Dr. Dursun Dursunoğlu, bu durumda nefes darlığı, ayaklarda şişme, çabuk yorulma, halsizlik ve çarpıntı hissi görüldüğünü belirtti. Ayrıca öksürük, iştahsızlık, vücut ağırlığında artma, gece sık idrara çıkma, gece nefes darlığı ile uyanma, daha yüksek yastıkta yatma ihtiyacı gibi yakınmaların görüldüğünü vurgulayan Prof. Dr. Dursunoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Çoğunlukla bu yakınmalar başka nedenlere yorumlanarak atlanabilmektedir. Klinik şikayetler ortaya çıkmadan çok daha önce, yukarıda belirtilen faktörler, aslında kalp yapısında değişikliklere (kalp kası kalınlaşması, kalbin genişlemesi, kalp büyümesi gibi) neden olarak kalp yetersizliğine zemin hazırlamaktadırlar. Kalp yetersizliği tanısı, klinik fizik muayene ve tetkikler ile kesinleştirilir. Her bir hasta, kendine özgüdür ve tedavi stratejisi hastaya göre bazı değişiklikler gösterebilir. Rutin biyokimya kan-idrar tetkiklerinin yanı sıra kalp elektrokardiyografisi (EKG), göğüs röntgeni (telekardiyografi) ve kalp ultrasonu (ekokardiyografi-EKO) tetkikleri mutlaka yapılır ve koroner yetersizliği (kalp krizi vb) durumlarında ise ayrıca koroner anjiyografi ve nadiren de kalp kateterizasyonu da yapılmaktadır. EKO, kalbin yapısı (kapaklar, kalp kası vb) ve fonksiyonları (kasılma ve gevşeme) hakkında çok önemli bilgiler sağlayan, uygulaması kolay ve hasta için zahmetsiz, gebelere de uygulanabilen bir tetkiktir.”

“Sağlıklı Yaşam Kalbi Korur”

Prof. Dr. Dursun Dursunoğlu: “Kalp yetersizliğine yol açabilecek nedenlerin bilinmesi ve kontrol altına alınması, diyet, yaşam tarzı değişiklikleri ve düzenli ilaç kullanımı ile hekim kontrolleri, kalp yetersizliği tedavisinde ve hastaların kontrolünde büyük önem taşımaktadır. Örneğin hipertansiyonunuz ve/veya şeker hastalığınız olabilir, önemli olan tansiyonunuzun ve kan şekerinizin normal sınırlarda, kontrol altında tutulmasıdır ki ileride kalp yetersizliğine neden olmasınlar. Keza sigara ve alkolün bırakılması, kilo kontrolü, tansiyon (istirahatte büyük 14, küçük 9’un altında, <140/90 mmHg, ideali 12/8) ve şeker kontrolü, tuz alınımın kısıtlanması (4-6 g/gün tuz), sık ağrı kesici kullanımından kaçınma, enfeksiyonlardan korunma (gerektiğinde maske kullanımı), düzenli fiziksel aktivite, Akdeniz Tipi Diyet (zeytinyağı, sebze, meyve, balık, işlenmemiş tahıllar, baklagiller) önerilmektedir. Şekerli içecekler, şekerli ve unlu hazır besinler ve işlenmiş karbonhidratlardan uzak durulmalı, kırmızı et yerine, daha çok beyaz et ve balık tercih edilmelidir. Aşırı ya da devamlı stres, tansiyonu yükseltmenin yanı sıra, kalp spazmını da tetikleyebilmektedir. Şişmanlık (obezite); yüksek tansiyon, diyabet, metabolik sendrom ve uyku apnesi ile ilişkilidir. Kilo aldıkça tansiyon yükselmekte, verdikçe ise düşmektedir. Tansiyon, şeker ve kalp ilaçlarının düzenli olarak, aksatılmadan kullanılması, diyete uyulması ve hekim kontrollerinin ihmal edilmemesi oldukça önemlidir.” şeklinde konuştu.

Haber Editörü : Tüm Yazıları
reklam
Yorum Yaz